Kuvvetler ayrılığı olmayınca bunlar oluyor.Diktatörlüğün tanımını yapıyor.
Son zamanlarda artan kuyruk görüntüleri 2010'dan itibaren devam eden ekonomik sorunların birikip nihayetinde bir BUHRAN'a dönüşmesinin en açık göstergesidir. Türk halkı bu ekonomik buhranın en fazla 6 ay ya da 1 yıl gibi kısa bir sürede düzelebileceği gibi bir safdillik içerisinde idi .
Fakat burada söz konusu olan kriz değil, ağır bir buhrandır. Buhranlardan çıkmak sanıldığı kadar kolay değildir, "Ağır kırılmaları" gerektirir. Türk halkı farkında değil ancak, dolu dizgin Daha ağır bir kırılmaya doğru gidiyor. Bugünler iyi Gün.
Tek adam rejimi.
Tek bir kişi tarafından tüm ülkenin yönetildiği rejimdir. dikdatörlüğe benzemektedir. denetimden uzak, yargı bağımsızlığı olmayan, kuvvetler ayrılığı diye birşeyin olmadığı, hak aramanın yapılamadığı, demokrasi içermeyen bir rejimdir. Bu Tip Yönetimlerin sonu hep aynıdır Yoksuluk ve Yıkımdır.
Bu rejim; bir devlette de olsa, bir dernekte de olsa, bir ticari şirkette de olsa veya bir arkadaş grubunda da olsa kaybetmeye mahkumdur. çünkü nerede olursa olsun, o tek adamın kararlarını, seçimlerini, tercihlerini eleştiren ve fikrini değiştirmek isteyen kişiler ol(a)madıkça ve ilgili adamın etrafında şakşakçılar olduğu sürece bir yerden sonra yokuş aşağı gidecektir.
Özellikle yakın dünya tarihi göstermiştir ki; “Tek adam” yönetimleri ile istikrar bulmuş, huzura kavuşmuş, iç barışa ulaşmış ve esenliğe çıkmış hiçbir ülke ve toplum yoktur. “Tek adam” rejimleriyle yönetilmenin karşılığı; istikrarsızlıktır, savaştır, sefalettir ve yıkımdır.
17 Aralık 2013'e bakın
16 Nisan 2017ye bakınız!!
Tabi ki tek adam rejimi.Türkiye “denetimsiz, kontrolsüz tek adam rejimine” uyandı...
Tüm Ortadoğu tek adam rejiminden kurtulmaya çalışırken, tarihte ilk kez bir ülke aptalların oylarıyla, "tek adam" rejimine geçmiştir.
Ben 16 Nisan Anayasa referandumundan önce üzerine basa basa “dünyada sermaye hareketlerinin kısıtsız olduğu bir serbest pazar ekonomisi ilk defa demokrasiden vazgeçip kolayca diktatörlüğe dönüşebilecek bir tek adam rejimine yöneliyor, bu sermaye sahiplerini ürkütür, kimse parasını pulunu, malını mülkünü bir adamın iki dudağı arasından çıkacak kararlara emanet etmez, yeni yatırım ve yeni sermaye gelmez var olanlar da sermayelerini hukukun olduğu devletlere transfer eder” diye defalarca söylemiştim. 16 Nisan referandumu ile tesis edilip 24 Haziran seçimleri ile tam olarak hayata geçirilen bu tek adam sistemi aynı benim tahmin ettiğim gibi sermaye çevrelerinde geniş ve derin bir güven bunalımı yarattı. Sermayesi olan herkes sermayesini hukukun olduğuna inandığı emniyetli topraklara transfer etmek peşinde ve TÜİK istatistiklerinin de bu durumu açıkça ortaya koyduğu üzere hiç kimse yeni bir yatırım yapmak ya da var olan yatırımını büyütmek derdinde değil! Hatta piyasalarda bazı büyük sermaye gruplarının borçlarını burada, sermayelerini yurt dışında tuttukları. Biliyoruz ki bir çok büyük grup ve iş insanı Türkiye’de yaşanan tek adam rejimi. üzerine duydukları derin güvensizlik yüzünden varlıklarını satıp nakde döndüler ve sermayelerini yurt dışına çıkardılar.
Geçmiş olsun..
Denetimsiz keyfe keder yönetilen totaliter rejimlerin kaçınılmaz sonu.
Hukuk yoksa güven yok
Güven yoksa yatırım yok
Çünkü israfa, şatafata, avantaya doymayan bir Ankara’yı doyurmak zorundayız!
Kuvvetler ayrılığı olmayınca bunlar oluyor.
Diktatörlüğün tanımını yapıyor.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi vardı Kuvvetlerin bir kişide toplanması değil...
Yasalara güven olmayan bir ortamda hepsi birkişide toplanacaksa buna evet diyenlerin Tamamı ALIKLIK..
Yorumlar
Yorum Gönder