Ortadoğu'da herkesin bir fiyatı vardır, buna Bizdede dahil

Tek adam rejimi ile yönetilen ülkeler diye aramaya kalktığınızda internette karşınıza başkanlık ile yönetilen ülkeler çıkar. ama başkanlık sisteminde başkanın gücünü dengeleyen fazlaca mekanizma bulunur. kurumların birbirini denetleyebilmesi gibi.denge fren mekanizmalarının etkisiz kılınmasıyla vuku bulur.

Tek bir kişi tarafından tüm ülkenin yönetildiği rejimdir. dikdatörlüğe benzemektedir. denetimden uzak, yargı bağımsızlığı olmayan, kuvvetler ayrılığı diye birşeyin olmadığı, hak aramanın yapılamadığı, demokrasi içermeyen bir rejimdir.  Bu Tip Yönetimlerin sonu hep aynıdır Yoksuluk ve Yıkımdır.

Bu rejim; bir devlette de olsa, bir dernekte de olsa, bir ticari şirkette de olsa veya bir arkadaş grubunda da olsa kaybetmeye mahkumdur. çünkü nerede olursa olsun, o tek adamın kararlarını, seçimlerini, tercihlerini eleştiren ve fikrini değiştirmek isteyen kişiler ol(a)madıkça ve ilgili adamın etrafında şakşakçılar olduğu sürece bir yerden sonra yokuş aşağı gidecektir.

Türkiye'de halihazırda uygulanan şey. özellikle ekonomi iyi masalıyla Bunlara oy veren merkez sağ seçmenin Aklı başında olanları olaya ayıktı ama artık çok geç. geri dönüşü olmayan yoldayız ve her geçen günümüz bir önceki günümüzü aratıyor.

Bu yönetim biçiminin en güzel yanı tek adamın katiyen sorumluluk almamasıdır. Yanlış Politikalar Sayesinde ekonomik krizden sorumlu olma. 13 şahsi uçağa sahip ol 1 adet yangın uçağın olmasın, yangının sorumluluğunu Senden Olmayanlara yükle. ne güzel iş vallahi.

 Aklı Başında insanların ellerinde para olsa işletmesi için emanet etmeyecekleri zat'a, ülkeyi (ve dolayısıyla tüm kamusal varlıkları) kendi elleriyle sunması sonucunda ortaya çıkmış olan rejim şeklidir.

tek adam rejimi dediğimiz şey her ne kadar bir toplumun tek adamın otoritesi altında yönetilmesi anlamına gelse de böyle bir şey pratikte pek mümkün değildir. zira o tek adam gücünü mutlaka muhafaza etmek zorundadır ve bunun için ilerleyen zamanlarda mutlaka ama mutlaka bazı insanlara, şirketlere veya örgütlere kıyak geçmek zorundadır. maalesef güç için geçilen kıyaklar karşılığında torpil, pozitif ayrımcılık, para gibi bazı hakların tanınmasını sağlayacaktır. eğer bu tek adam savaşla, ekonomiyle, içeride yükselen seslerle boğuşuyorsa bu kıyak geçtiği kişi veya kurumlara bağımlı hale gelecek ve tek adamın otoritesi bazı kesimlere işlemeyecektir. bu da yozlaşma demektir ve tek adam büyük işler başarmaya çalışan iyi bir insan olsa dahi kendine veya toplumuna hizmet etmekten çok bazı kesime çalışan birisi olacaktır. yani görünürde tek adam, arka planda farklı amaçlara hizmet eden insan topluluğu rejimi oluşacaktır.

20 küsur yıl önce Saddam'a "biz Arapların iç işlerine karışmayız, Küveyt'e girersen gir" diyen de Amerika idi.

ABD istesin İranı 1 saatte yutar Irak gibi içi boş bir ülke.
"Ortadoğu'da herkesin bir fiyatı vardır, buna Bizdede dahil" acı ama gerçek maalesef. - Ortadoğu'da bütün liderlerinin en yakınındaki Satılmış kişilerdir.
"Baas rejimi Irak'ta içi boş 'Dünyada en büyük biziz, Batı bize diz çöktü' naralarını, yıllardır Aptal kitlelerin kafalarına kazıyordu." - Kendini dev aynasında görmek deyiminin anlamı Budur.!

Oysa ne büyük laflar ediliyordu. Neredeyse Irak’ın yüzölçümünü kapsayacak kadar yeraltında silahları olduğu ve işgale karşı büyük bir mücadele verileceği söyleniyordu.''Ne yazık ki -fos çıktı.'' Ancak Irak şimdi Hırsları, öngörüsüz adamlar Sayesinde koskoca bir ülkeyi yerle bir etti.

Irak 1991 yılına kadar ABD’nin çok önemli bir müttefikiydi. Hatta İran-Irak savaşı boyunca Batı’dan hem askeri hem de siyasi açıdan çok önemli destek görmüştü. nüfusu tabiri caizse demir yumrukla idare ediyordu. İran’la savaşın son yıllarında başlayan isyanı bastırmak için yapılmıştı. Donald Rumsfeld Saddam’a; “Kuveyt sizin hakkınızdır, doğal sınırınızdır. Kuveyt’e girerseniz buna kimse karşı çıkmaz” sözleri onun aklını başından almaya yetti. Saddam bu girişiminin sonu olacağını bilmiyordu. Önce ülkesinin kuzeyini elinden aldılar. O bölgeyi lojistik ve stratejik açıdan laboratuara çevirdiler. İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi aynı zamanda Türkiye’yi bu bölge üzerinden tehdit etmeye ve coğrafyayı yeniden şekillendirmeye çalıştılar. Aslında Rumsfeld’in bu tuzağı Irak’ın 2003’teki işgali için ön hazırlıktan başka bir şey değildi.

Emperyalizm diktatöre diktatör demez, diktatörü kullandığı müddetçe. Diktatör sıkıntı yarattığında, kısmen bile olsa söz dinlemediğinde ve kullanım ömrünü tamamlandığında, emperyalizm diktatöre diktatör der "Kullanım süren bitti Dediğinde delikten aşağıya süpürür"

Özellikle yakın dünya tarihi göstermiştir ki; “Tek adam” yönetimleri ile istikrar bulmuş, huzura kavuşmuş, iç barışa ulaşmış ve esenliğe çıkmış hiçbir ülke ve toplum yoktur. “Tek adam” rejimleriyle yönetilmenin karşılığı; istikrarsızlıktır, savaştır, sefalettir ve yıkımdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Katilleri ABD-İsrail Düdüğü BOP'cular idi

AKP ve HÜDAPAR‘ın MHP isteği doğrultusunda yaptığı Türkiye parçalasın adlı çalıştay.

Sebep olanları, tebrik ediyor, hararetle öpüyorum!.. Bu topluma her şey ziyadesiyle müstehak.